15 Mart 2012 Perşembe
Ne olursan ol gel!
Başlığımı Mevlâna Celâleddin-i Rûmî'nin çok bilinen sözünden seçme nedenim, gerçekten teknoloji ne kadar ilerlerse ilerlesin, toplumlar ne kadar gelişirse gelişsin her geçen gün "insan" olma bilincinden daha da uzaklaştığımızı düşünüyorum. Naçizane, siyasetten konuşacak kadar yeterli bilgiye sahip değilim, din deseniz zaten çok uzak bir konu, bu ve bunun gibi diğer konular konusunda konuşmak taraftarı bile değilim aslında ama yine de içimde söylenmeyi bekleyen sözler var. Birazını paylaşmak istedim.
Geçen gün facebookta da yazmıştım; "Kendi sorumluluğunda olmayan, yani doğarken seçemediği özelliklerden dolayı ne kendiyle övünmeli ne de başkasını küçük görmeli insan. Bir ırktan, bir dinden olmak ne seni daha iyi yapar ne de senin gibi olmayanları daha kötü. Sadece "insan" olmak, olabilmek lazım aslında." Bu aslında o kadar basit bir konu ki insanların her birinin bir şekilde farklı da olsa bir dini inançları ve o dine ait inandıkları tek bir Tanrı varlığı inançları varken, nasıl olur da inançları doğrultusunda yine aynı Tanrı tarafından yaratıldığına kuşku duyulmayan diğer insanları düşman sayma cüretini kendinde bulabiliyor? Düşünün dünyaya gelişinizi; bir kadın ve bir adam dünyanın bir yerinde tanışıyor, evleniyor, beraberlikleri sonrasında siz bir şekilde onların bulunduğu yerde, onların sahip oldukları dinde dünyaya gelip o insanlara anne-baba demeye başlıyorsunuz? Şimdiye kadar hiçbir şey yapmadan bir yere ait ve bir dine bağlı oldunuz bile. Şimdi işin burasından sonrasını ben hiç anlamıyorum. Allah'a, Tanrı'ya gönülden inanmama rağmen, doğar doğmaz nüfus kağıdıma yazan dine, ne olduğunu bilmeden bağlı olmam gerekliliği; şimdiye kadar bu "din"ler yüzünden yapılan savaşları, insanların birbirlerine "din" ve "ırk" yüzünden beslediği düşmanlıkları, dökülen kanları düşününce o kadar anlamsız geliyor ki... Kendimi bildim bileli hep iyi bir insan olmaya çalıştım, yegane emelim de mutlu olmak ve mutlu etmek oldu, ne kimseyi dininden ırkından dolayı yargıladım ne de kimseye bu nedenlerden ötürü bir kötülük ettim. Ama kurban kesilmesine karşıyım, ama oruç tutmam ama ölçülü içki de içerim. Peki şimdi kendi dininde bile Alevi Sünni ayrımı yapıp insanların mutlu olmasını engelleyen, bilmem kaç yüz yıl önce dedesinin dedesinin dedesinin döneminde yapılan savaşlardaki ölümler nedeniyle hakkında hiçbir fikre sahip olmadığı belki de çok iyi biri olan bir insana sırf dünyaya geldiği ülke, bağlı olduğu ırk, din yüzünden düşman olan insanlar cennete gidecek de ben cehennemde mi yanacağım? Kusura bakmayın ama o çok yüce olduğuna şüphesiz inandığınız, inandığımız Tanrı'nın bu kadar komik bir adalet sistemi olduğunu sanmıyorum? İnsanı insana karşı yapan her türlü şeye karşıyım. Futbola da belki bu yüzden bu kadar karşıyımdır. Spor amaçlı bir karşılaşmada bir insan sırf karşı takımda diye tanımadığı birine ön yargıyla yaklaşıp, küfürler yağdırıp, tekme tokat girişebiliyorsa kimse bana bunun bir spor olduğunu inandırmaya çalışmasın. Hepsi, insanların huzur içinde yaşamasına engel olan, içlerine düşmanlık tohumu serpen, onların birbirinden ayrı, farklı, kendilerinin özel olduğuna inandıran ve onlar ön planda kendi içlerinde bunların savaşını verip birbirlerine düşman olurken arka planda koltuğunda bunun keyfini sürüp şahsi çıkarlarını gerçekleştiren insanlar için bir nimet. Geçmişi yok saymak, tarihi yok saymak değil amacım ama mesela ne ben o dönemdeki o olayları gerçekleştiren insanım, ne karşımdaki o dönemde benim ülkemin savaştığı adam. Düşünüyorum çünkü; acaba biz o insanın yerinde olmuş olsak, onun doğduğu toprakta doğup, onun dininde olsak, onun yediği ekmekten yiyip onun içtiği sudan içmiş olsak sanıyor musunuz ki şimdiki bunları düşünüp bunları yapan insan olacağız? Belki biz de seçimlerimizi farklı yapıp, farklı inançlara, doğrulara yanlışlara sahip olacağız. Birini düşman bellemeden önce, birini karşısına almadan önce düşünmeli insan bence, enine boyuna... Benim vicdanım çok rahat çünkü ben, "iyi" insanı severim, yaradandan ötürü! Kürt de olsa, Ermeni de olsa, benim gibi düşünebiliyorsa ve "iyi insan" olmak amacındaysa eğer bu dünyada, ne olursa olsun gelsin yine de bana!
Birazını paylaşacağım dedim ama yine tutamadım kendimi yazdım da yazdım. Barış içinde, huzur içinde, sevgiyle kalalım ve ne olursak olalım önce "insan" olalım.
14 Mart 2012 Çarşamba
Geri geldim!
1 yılı olmuş, unutmuşum ben yazmayı, ihmal etmişim canım blogcuğumu, huzurlarınızda kendisinden özür diliyorum. Yazmadığım bir yılda çok şey değişti hayatımda, aslında tek şey değişti ama o tek şey benim için epey bir çok şey. Yani zaten Polyanna olma halinin doruklarında olan İrem artık daha da mutlu, hayali gözlük camlarınınsa renkleri elbette toz pembe. Tek şey dedim de, bir de minnoş yeğenim katıldı aramıza, onun da mutluluğuma etkisi görmezden gelinemez. Neyse ben bu yazımda çok gevezelik etmeyeceğim, kulaklarınızın pasını silecek ve benim için anlamı çok ama çok büyük olan bir şarkıyı paylaşacağım.
"Sade" zaten başlı başına sevilesi ama bu şarkısı ve bu güzel canlı performansıyla gerçekten çok başka yerden vuruyor insanı. Antalya'ya gitsin o zaman bu "Jezebel". Ben de yarın gidiyorum zaten, önden şarkıyı yollayıp moda sokmak güzel olur değil mi? :)
Şaka bir yana yazmayı özlemişim, çok şey de birikmiş ama şimdilik bu kadar yeter. Bir şarkı paylaşımı için fazla bile konuştum, neyse ben aradan çekileyim siz dinlemenize bakın.
Havalar bu ara pek çaktırmasa da, aslında bahar habercisi olan bu güzel ayın tadını çıkarın. Ve elbette mutlu kalın. :)
"Sade" zaten başlı başına sevilesi ama bu şarkısı ve bu güzel canlı performansıyla gerçekten çok başka yerden vuruyor insanı. Antalya'ya gitsin o zaman bu "Jezebel". Ben de yarın gidiyorum zaten, önden şarkıyı yollayıp moda sokmak güzel olur değil mi? :)
Şaka bir yana yazmayı özlemişim, çok şey de birikmiş ama şimdilik bu kadar yeter. Bir şarkı paylaşımı için fazla bile konuştum, neyse ben aradan çekileyim siz dinlemenize bakın.
Havalar bu ara pek çaktırmasa da, aslında bahar habercisi olan bu güzel ayın tadını çıkarın. Ve elbette mutlu kalın. :)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)